Mirasın Açılması ve Mirasın Kazanılması
Bu yazıda ilgili başlıklar altında, Mirasçılar ve Vasiyet Alacaklıları Tarafından Mirasın Kazanılması, Ölüm ve Gaiplikte Mirasın Açılması ve Miras Ehliyeti anlatılmaktadır.
Mirasın Açılması ve Mirasın Açılma Zamanı
Mirasın açılma zamanı, miras bırakanın öldüğü veya gaipliğine karar verildiği zamandır.
Mirasın açılması ise, aşağıdaki iki durumda gerçekleşir:
- Miras bırakanın ölmesi durumunda
- Miras bırakanın gaipliğine karar verilmesi durumunda
Miras Bırakanın Ölümünde Mirasın Açılması
Miras bırakanın ölümü ile hukuken kastedilen, miras bırakanın kalbinin durması ve beyin fonksiyonlarının tam ve kesin olarak durmasıdır. Yalnızca beyin fonksiyonlarının durması, hukuken kişiliği sona erdirmez.
Miras bırakanın öldüğünü haber alan yetkili sulh hakimi, her şeyden önce terekeyi korumaya yönelik önlemleri alır.
Mirasın açılması, herhangi bir resmi makam tarafından bir tespite veya mirasçıların bildirimine gerek olmadan, ölüm olayıyla birlikte hukuken kendiliğinden gerçekleşir.
Bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunamamış olsa bile, gerçekten ölmüş sayılır.
Kimin mirasçı olacağı, miras bırakanın ölüm anına göre belirlenir.
Miras bırakanın sağlığında yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar, terekenin ölüm anındaki durumuna göre değerlendirilir.
Miras Bırakanın Gaipliğinde Mirasın Açılması
Gaiplik, Medeni Kanunda düzenlenmiş, gerçek kişiliği sona erdiren sebeplerden biridir.
Ölüm tehlikesi içinde kaybolan ve kendisinden uzun zamandan veri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.
Gaiplik kararının istenebilmesi için, ölüm tehlikesinin üzerinden en az 1 yıl veya son haber alma tarihinin üzerinden en az 5 yıl geçmiş olması gerekir.
Gaipliğin hukuken kişiliği sona erdirebilmesi için, yukarıdaki koşulların varlığı durumunda, yetkili kişilerin başvurusu ile mahkemenin gaiplik kararı vermesi gerekir. Mahkemenin verdiği gaiplik kararının hukuki sonuçları, geçmişe etkilidir. Yani, gaiplik kararı, ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak hüküm doğurur.
Hakkında gaiplik kararı verilen kişi, ölmüş bir kişi gibi miras bırakan sıfatını kazanır. Fakat, mirasın açılması ve mirasçıların belirlenmesinde, gaiplik kararının verildiği gün değil, ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı gün esas alınır. Hakkında gaiplik kararı verilen kişinin ölmüş olduğu daha sonradan kesin olarak belirlenirse, mirasın açılmasında ve mirasçıların belirlenmesinde, ölüm tarihi esas alınır.
Mirasta Hak Sahibi Olmanın (Miras Ehliyetinin) Şartları
Medeni Kanuna göre, miras ehliyeti olan herkes mirasçı veya vasiyet alacaklısı olabilir.
Mirasta hak sahibi olabilmenin, yani miras ehliyetinin şartları, aşağıda verilmiştir:
- Hak ehliyetine sahip olmak
- Miras bırakanın ölümü anında sağ (hayatta) olmak
- Mirastan yoksun olmamak
Mirasın Kazanılması
Mirasçılar Tarafından Mirasın Kazanılması
Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer mal varlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar.
Aynı şekilde, mirasçılar, miras bırakanın borçlarından da, kişisel olarak sorumlu olurlar.
Yani, mirasın kazanılmasında, mirasçılar için külli halefiyet ilkesi mevcuttur. Mirasın kazanılmasında, tereke mal varlığı tüm aktifi ve pasifi ile birlikte mirasçılara geçer. Dolayısıyla, mirası reddetmeyen mirasçı, terekeyi hem aktif hem de pasifiyle kazanır.
Atanmış mirasçılar da mirası, miras bırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.
Vasiyet Alacaklıları Tarafından Mirasın Kazanılması
Mirasın kazanılmasında, mirasçılar için geçerli olan külli halefiyet ilkesi, vasiyet alacaklıları için geçerli değildir.
Miras bırakanın ölmeden önce ölüme bağı tasarruflardan olan vasiyet yolu ile vasiyetçi atamaları halinde, mirasçılar kendilerin külliyen intikal eden mirastan vasiyette belirtilen kısmı vasiyet alacaklısına intikal ettirmekle yükümlüdürler. Vasiyette belirtilen oranı, vasiyet alacaklısına intikal ile yükümlü olan atanmış ya da yasal mirasçılara, vasiyet yükümlüsü denir.
Vasiyet alacaklısı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona karşı, yoksa atanmış veya yasal mirasçılara karşı, kişisel bir istem hakkına sahip olur.
Bu alacak, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa, vasiyet yükümlüsünün mirası kabul etmesi veya ret hakkının düşmesiyle muaccel olur. Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen malın teslimini veya hakkın devrini dava edebilir. Vasiyet alacaklısı, eğer ki vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine getirilmemesinden doğan zararının giderilmesini de dava edebilir.
Kendisine bir intifa hakkı veya bir irat hakkı ya da belli aralıklarla tekrarlanan diğer bir edim vasiyet edilen kimsenin istem hakkı, tasarrufta başka bir esas öngörülmüş olmadıkça, eşya hukuku ve borçlar hukuku kurallarına tâbidir. Kendisine miras bırakanın ölümünde ödenecek bir sigorta alacağı vasiyet edilen kimse, sigorta sözleşmesinden doğan istem hakkını, sigortacıya karşı doğrudan doğruya kullanabilir.
Vasiyet alacaklısının dava hakkı, ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinin üzerinden on yıl geçince zamanaşımına uğrar. Eğer ki vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa da, muaccel olma tarihinin üzerinden on yıl geçince, vasiyet alacaklısının dava hakkı zamanaşımına uğrar.